desing and technology checkmt
Laboratuvar Sonuçları
 
Uzm.Dr. Hasan Alyeşil
Dahiliye

halyesil@baliklirum.com

Toplumsal Davranışların Şeker Hastalığına Etkisi

Şeker hastalığı eski zamanlardan beri bilinen bir hastalıktır. Görülme sıklığı son yüzyılda çok artmıştır ve insanların yaşamlarını tehdit eden; günlük yaşam kalitesini bozan ve üretkenlik, verimlilik üzerine olumsuz etkileri olan tedavi edilebilir bir hastalıktır.

Şeker hastalığı bir bağımlılıktır; şekerin kötüye kullanımına neden olur ve bireyin beden ve ruh sağlığını bozar. Alkol, madde bağımlığı gibidir ve en az onlar kadar bireyin sağlığını ve sosyal yaşamını olumsuz etkiler. Hepimizin çevresinde var olan bu kişilerin genelde gergin, huzursuz dikkati zayıflamış, kaza ve kavga yapma riskleri artmıştır. Bu kişiler açken çok sinirli ve huzursuz olurlar; dikkatleri dağılır; çabuk kavga ederler; yemekten sonra ise üzerlerine huzursuz bir yorgunluk çöker, belli süre sona tekrar acıkırlar ve bu kısır döngü böyle devam eder. Şeker hastalarının en mutlu oldukları zaman yemek yedikleri andır. Tıpkı rakı sofrasındaki mutluluklar gibi.

Günümüzde, tespit edilmiş şeker hastalığının yaklaşık on beş alt tipi vardır: Tip 1 ve Tip 2 şeker hastalığı, hamilelik şekeri, insülin direnci en sık bilinenlerdir. Tip 1 ve Tip 2 şeker hastalığının ortaya çıkışları tamamen farklıdır. Tip 1 diyabette pankreasta insülin üretimi yoktur; Tip 2 şeker hastalığı ise daha ileri yaşlarda ortaya çıkar. Genetik geçiş önemli bir faktör olmakla birlikte beslenme bozukluğu ve insan vücudundaki şekerle ilgili pek çok sistemin bozulması sonucu oluşur.

Konumuz olan Tip 2 şeker hastalığının tedavisi çok önemlidir çünkü vücutta şeker fazlalığı pek çok organı etkileyerek ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Kalp, böbrek, göz ve sinir sistemi en çok etkilenen organlardır. Bu etkilenme kişiden kişiye farklı olur, bazı ailelerde daha çok kalp-damar hastalıkları, bazı ailelerde böbrek yetmezliği veya ayak yaraları daha ön planda seyreder, bu bize genetik geçişlerin faklı genler üzerinden olduğunu gösterir. Anne, baba, dayı halasında diyabetik böbrek yetmezliği gelişmiş bir kişi eğer şeker hastası olursa ondada böbrek yetmezliği görülme olasılığı yüksektir; eğer diyabetik ayak gelişmişse diyabetik ayak olma olasılığı yüksektir.

Hastalığın tedavisi sadece ilaçlar değildir. Eğitim, toplulukların sosyal yaşam ve davranışları, hastanın kişiliği ve birlikte yaşadığı ailesinin tutumu çok önemlidir. Şimdi bunları üç bölümde kısaca inceleyelim.

  1- EĞİTİM: Doğan her birey eğitim yaşına geldiğinde mutlaka vücuduyla ilgili bilgilendirilmelidir. Bir fabrika gibi çalışan insan vücudunun her organı ayrıntılı şekilde çocuklara anlatılmalıdır, bir insanın hayattaki en büyük başarısı beden sağlığını korumasıdır ve bu ancak kişinin kendi bedenini bilmesi ile mümkündür.

    2- SOSYAL YAŞAM VE DAVRANIŞLAR: Kişilerin beden sağlığını etkileyen en önemli şeylerden biri de toplumsal alışkanlıklardır. Özellikle şeker hastalığında bu davranışlar hastalığın toplumda yayılmasında ve hasta olanın hastalığının daha ağır seyretmesi ve komplikasyonların artmasına neden olur. Başlıca hatalı alışkanlıklar şunlardır.

   a-“YE YE” TUTUMU: Bir davet ya da misafirlikte ev sahibinin ısrarla size her şeyi yedirme; tabağınızı bitirtme derdi. Bunun için hazır pek çok cümle kurulur:

Yemez sen ölümü gör” (yersen o seninkini görecek), “Bunu ilk kez yaptım tadına bak bari”, “Bu tatlıyı gelinim yaptı”, “Çok güzel olmuş dene”, “Benim yemeklerimi beğenmiyor musun?”, “Her şeyi gayet temiz yaparız biz, neden az yedin?” vb. Bu sözlerden kişinin kendini kurtarması bayağı güç ve akıl gerektirir. Bana göre kırk yaşını geçmiş kimseye sofrada “YE YE” dememeli ve yememek bir darılma nedeni haline gelmemeli.

  b- ALTIN GÜNLERİ : Ülkemizde oldukça yaygın olarak yapılan bu sohbet toplantılarında, “altın bahane yemek şahane” durumu vardır. Çok fazla hamur işi tatlı ve pasta tüketilir. “YE YE TUTUMU” etkisiyle herkes çok yer. Şeker ve karbonhidrat nedeniyle herkes kendini iyi ve keyifli hisseder. Güzel sohbetler döner ve bu sofraların rakı sofralarından farkı yoktur. Geçici bir durumdur ve hepsinin izi göbeklerin büyüklüğü ile kendini gösterir.

    c- ARA SICAK DURUMU: Otel ve restoranlarda masaya oturduğunuzda çorba veya başlangıç tabağı, ara sıcak ya da soğuk, ana yemek, tatlı ve/veya meyve, kahve (şekerli?) ve farklı mezeler konarak zengin gözüken sofralar hazırlanır, bu beslenme cınayetı masaları neden hazırlanır anlamak mümkün değil. Bir kişi bu kadar şeyi yedikten sonra nasıl iyi olur bilmiyorum. Bildiğim bu yemeklerden sonra herkesin açken olduğundan daha kötü olduğu… Bir kişinin yaşlandığı veya vücudunun alarm verdiğini gösteren en önemli kriter yedikçe kötü olmaya başlamasıdır. Kişi bunu fark ettiği an beslenmesini gözden geçirmeli ve ARA SICAK DURUMUNDAN vazgeçmelidir.

    d- “BENDE ŞEKER YOK” DURUMU: Bu daha çok aile içinde yaşanan bir durumdur. Ailede bir kişinin şeker hastası olması tüm aile için risk faktörüdür ve gerekli önlemlerin topluca alınması gerekir. “Bende şeker yok, çocukların şekere ihtiyacı var” diye satın alınan ya da yapılan tatlılar, pastalar, börekler, yemekler evdeki şeker hastasının şeker kontrolüne büyük zarar vermektedir. Diyabet hasta eğitiminde “BENDE ŞEKER YOK DURUMU” anlatılmalı ve farkındalık yaratılmalıdır.

    3- KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ: Bu makaleyi yazarken rastlantı sonucu bir heykel ve antika satış alanında biriyle karşılaştım. Göbeği baya öndeydi, hiç tanımadığım halde göbeğine dokundum ve ‘’İyi büyütmüşün.” dedim. O da bana ‘’Bu şeker göbeği, şeker hastasıyım ‘’ diye karşılık verdi. “Bende doktorum” deyince gülüştük ve sohbet etmeye başladık; bana şeker hastası olduğunu nasıl öğrendiğini anlattı. 1994 yılı ekonomik krizinde doların aşırı artması sırasında üzerine taş düşmesi sonucu bozulan bir makineyi tamire verdikten sonra almaya gittiğinde odaya girerken bir önceki müşteriyle ilgili içerdekilerin “Nasıl geçirdik!‘’ gibi bir söz söylediklerini duyunca çok sinirlediğini ve kendisine de aynı şeyi yapacaklarını düşünerek, dönemin önemli iş adamıyla ve yöneticileriyle ilgili küfürlü konuşmalar yapması üzerine orada kilerden birinin arkadaşını arayarak “Bu adam kafayı yemiş, psikopat olmuş. Onu mutlaka doktora götür.” demesi üzerine arkadaşın zoruyla gittiği doktorda yapılan tahliller sonucunda şekerinin 450 çıktığını ve böylece şeker hastası olduğunu öğrendiğini ve 25 yıldır şekerli olduğunu söyledi.

Şeker hastaların pek çoğu çabuk sinirlenen, huzursuz, dikkatsiz bazen çok iyi bazen çok kötü ve saldırgan olan kişiler olarak bilinir, tamamen metabolik bir davranış bozuklukları olmasına rağmen etraflarında deli olarak bilinenler bile vardır.

Sonuç olarak önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olan şeker, hala tüm toplumların ve milyonlarca insanın yaşamını alt üst etmeye devam etmektedir. Hastalığın kontrol altına alınamamasının en önemli nedeni toplumsal alışkanlıklar ve beslenme konusunda oluşan yanlış inançlardır.